Yaklaşık 5 yıldır her hafta Pazartesi günü, Gazeteci kardeşim Muhammed Uslu ile birlikte Facebook/Ispartam sayfasından yayın yapan ‘Labirent’ programını yapıyoruz. Gazeteci kardeşim Muhammed Uslu, yapımcı ve moderatörlüğünü yaptığı Labirent programının geçtiğimiz hafta Pazartesi günkü bölümünde büyük bir gazetecilik başarısına imza attı.
Uslu, Uluborlu’ya kadar giderek bir skandalı ortaya çıkardı.
Neydi bu skandal?
Milli Eğitim Müdürlüğü 2024 yılı başında Uluborlu Atatürk Çok Programlı Anadolu Lisesi ve Uluborlu Cumhuriyet Anadolu Lisesi Pansiyonunu ‘depreme dayanıksız’ olduğu gerekçesiyle yıkım kararı alıp boşaltıyor. Buraya kadar her şey normal. Ancak burada eğitim gören 77 öğrenciyi yine depreme dayanıksız olan, içinde öğretmenler odası bile bulunmayan başka bir binaya naklediyor. Bu bina daha önce de bir yangın atlatmış ve yığma binanın çatısına beton dökülmüş. Dolayısıyla binada bu ağırlığı taşıyamadığı için çatlaklar oluşmaya başlamış.
Şimdi Uluborlu’daki o 77 çocuğumuz; her yeri çatlak, sola doğru kaymış binada ‘kelle koltukta’ eğitim görüyorlar.
Normal bir ülkede böyle bir haber yayınlansa ne olurdu?
Valilik olaya el atar, siyasiler açıklama yapar, eğitim sendikaları ve öğrenci velileri ayağa kalkardı.
Peki bizde ne oldu?
Tabi ki de hiçbir şey (!) olmadı.
Bakalım bundan sonra olacak mı?
ON BİNLERCE ÖĞRENCİ MAĞDUR
Isparta Milli Eğitim Müdürlüğü 1 yılı aşkın bir süredir ‘depreme dayanıksız’ diye; plansız, programsız ve sonrasında ne yapılacağı ile ilgili hiçbir fikri olmadan, merkez, ilçe, kasaba ve köylerde 20’den fazla okulu yıktı bir o kadar okulu da boşalttı. Bunun neticesinde ise on binlerce öğrenci başka okullara nakledildi. O okullarında kapasitesi ekstra öğrenciye müsait olmadığı için mecburen ‘ikili eğitime’ geçildi. Sabahçı öğrenciler şafak operasyonuna gider gibi daha hava aydınlanmadan okula giderken, öğlenci öğrenciler ise hava kararınca okuldan çıkmaya başladılar.
Isparta Milli Eğitim Müdürlüğü okulların deprem testini durdurdu. Çünkü Isparta merkez, ilçe, köy ve kasabalarda bırakın okul binalarını hangi binaya deprem testi yaparsanız yapın mutlaka ama mutlaka yıkım kararı çıkar. Bunun sebebi de ülkemizde her depremden sonra yeni bir ‘deprem yönetmeliğinin’ yayınlanıyor olması. Milli Eğitim Müdürlüğü’nün ‘yıkılan’ veya ‘yıkılacak’ olan okul binalarının yerine yenisini yapması mümkün değil. Çünkü bugünkü ekonomik koşullarda ‘en küçük’ 4 derslikli bir okulun bile maliyeti 35 milyon liradan fazla tutuyor. Ortada böyle bir bütçe yok. Bütçe olsa bile bugün inşasına başlanılan okulun yapımının tamamlanması en az 2 yıl sürüyor.
Peki yıktıktan sonrası ile ilgili herhangi bir yol haritası olmayan Milli Eğitim Müdürlüğü’nün plansız, programsız böyle bir işe kalkışmasının sebebi nedir?
Evlatlarımız tabi ki sağlam binalarda eğitim görsün. Her biri bizim değerimiz. Ancak, Hilmi Dilmen gibi, Gazi Lisesi gibi ‘hafızası’ olan, Endüstri Meslek Liseleri ve Özel Eğitim Okulları gibi ‘mutlaka olması gereken okulları yıkmak yerine ‘güçlendirseydik’ de; özel gereksinimli çocuklarımız ve aileleri sağda solda perişan olmasaydı, tamamen atölye ve uygulama eğitimi alması gereken Endüstri Meslek Lisesi öğrencilerimiz eksik eğitim almasalardı olmaz mıydı?
Buradan Milli Eğitim Müdürlüğü yetkililerine sesleniyorum; buna bir son verin ve elimizdeki binaları depreme karşı güçlendirelim.